Rehber, yol gösteren, kılavuz; bir kimseye veya bir topluluğa iyi ile kötüyü görmesinde ve doğru yolu bulmasında yardımcı olan, insanı Allahü teâlânın rızasına kavuşturmaya çalışan, ilim ve ahlak sahibi zat demektir.
Tarih sayfaları karıştırılırsa, insanların, önlerinde Allahü teâlânın gönderdiği bir rehber olmadan kendi başlarına gittiklerinde, hep yanlış yollara saptıkları görülür. İnsan, kendisini yaratan büyük kudret sahibinin var olduğunu, aklı sayesinde, hissetmesine, anlamasına rağmen, Rehbersiz olarak, ona giden yolu bir türlü bulamamış ve kendisine en büyük faydası olan güneş ve benzerlerini, yaratıcı sanmış ve bunlara tapınmıştır. Kısacası insan, kendisini ve her şeyi yaratan Allahü teâlâyı kendi başına bir türlü tanıyamamış, Ona giden yolu bulamamıştır. Çünkü rehbersiz, karanlıkta doğru yol bulunamaz. Bunun için Peygamberler gönderilmiştir ki Onlar, en büyük rehberlerdir. Peygamberlerin vârisleri olan Âlimler de, insanlara rehberlik edip, yol göstermişlerdir.
İman edip Müslüman olan bir kimse de, tek başına, bir rehber olmadan Kur'an-ı kerimin ve hadis-i şeriflerin manasını anlayamaz. Bunun için, yetişmiş ve yetiştirebilen Mürşid-i kâmil denilen büyük din âlimlerine ihtiyaç vardır. Bunların en üstünleri de dört mezhep imamlarıdır. Bunlar; İmam-ı a'zam Ebu Hanife, İmam-ı Şafii, İmam-ı Malik ve İmam-ı Ahmed bin Hanbel hazretleridir. Kur'an-ı kerimin ve hadis-i şeriflerin manalarını doğru olarak öğrenmek için, bunlardan birinin kitaplarını okumak lazımdır.
Rehber, insanı Allahü teâlânın rızasına, sevgisine kavuşturan vasıtadır. Maksat ise, Allahü teâlânın rızasına kavuşmaktır. Rehber, emme basma tulumba gibidir. Kendi rehberinden aldığı feyzleri, marifetleri, talep edenlere ulaştırır. Rehberden istifade edebilmek için, onu sevmek, edebe riâyet etmek ve gösterdiği şekilde hareket etmek gerekir. Hakiki bir Rehberle bulunan kimsenin, imanı kuvvetlenir ve kalbinde İslamiyet’e uyma isteği hasıl olur. Zira hakiki rehberin sözleri, halleri, hareketleri, ibadetleri hep İslamiyet’e uygundur. Ona uyan, onu dinleyen, Resulullah efendimize uymuş olur.
Hakiki bir rehberin alameti, ehl-i sünnet itikadında olması ve İslamiyet’in bildirdiği hükümlerin hepsini bilip bunlara tam uymasıdır. Sözleri, hareketleri İslamiyet’e uygun olmayan kimse, havada uçsa da, Rehber olamaz.
Hakiki Rehberin bir başka alameti de, onunla konuşmak ve onu görmek, Allahü teâlâyı hatırlamaya sebep olması ve Allahü teâlâdan başka her şeyin kalbe soğuk gelmesidir. İmam-ı Nevevi hazretlerinin bildirdiği hadis-i şerifte, Resulullah efendimizden, evliyanın alameti sorulunca; (Onlar görülünce, Allah hatırlanır) buyurmuşlardır.
İmam-ı Begavi hazretlerinin bildirdiği bir hadis-i şerifte de; (Allahü teâlâ buyurdu ki, ben zikrolunduğum zaman Evliyam hatırlanır. Onlar zikrolununca da, ben hatırlanırım) buyurulmuştur.
Hakiki Rehberler, kıyamete kadar mevcut olacaklardır. Bunları tanıyabilmek için, samimi, istekli ve gayretli olmak gerekir. Bunun için de doğru bilgi şarttır. Çünkü her şeyin sahtesi olduğu gibi, Rehber adı altında sahtekârlar ve taklitçiler de bulunacak ve insanları doğru yoldan ayırmaya çalışacaklardır. Böyle kimseler, yalanlarla, hileli kerametlerle, cahilleri aldatırlar. Müslümanlar için en büyük felaket, bunların tuzaklarına düşmektir. Kendilerinin, dinden, imandan, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarından haberleri yoktur. Sözleri ile imansızlığı yayarlar. Hareketleri ile hep haram işlerler. Cahilleri ve yeni Müslüman olanları avlamakla geçinirler. Kur’an-ı kerim, böyle kimselere Münafık demektedir. Sözleri, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarına, işleri bu âlimlerin fıkıh bilgilerine uygun olmayan, böyle kimselerin tuzaklarına düşmemek için çok uyanık olmak lazımdır.
Behaeddin Buhari hazretleri buyurdu ki:
"Rehber olan âlim, bir tabibe benzer. Hastanın hastalığını, derdini tespit eder ve ona göre ilaç verir.”
Davud-i İskenderi hazretleri de; "Rehber; sana ilacı, tedavi olmak yolunu gösteren değil, tedavi eden, manevi olarak terbiye edip, yetiştiren zattır. Böyle olmayana Rehber, Mürşid denmez" buyurmuştur.
Netice olarak, Adiyy bin Müsafir hazretlerinin buyurduğu gibi:
"İnsanlara doğru yolu gösteren âlim şu kimsedir ki; kendi huzurunda iken senin kalbini derleyip toparlayan, yokluğunda seni her türlü kötülüklerden haram, günah ve çirkin şeylerden koruyan, sahip olduğu en güzel ahlak ile seni terbiye eden ve o ahlakla ahlaklanmanı sağlayan, kendine mahsus terbiye usulleriyle terbiye eden, kendi iman nurunun parlaklığıyla talebesinin kalbini parlatan ve kalbini kötülüklerden temizleyendir."